15 Ocak 2009 Perşembe

Biz ilk önce kendimize bakalım..

Sıkılmadan yazıyı okuyabilirseniz.Sonunda neden böyle bir başlık attığımı anlarsınız.

Bundan yaklaşık 1 ay önce Gazeteci Barış Pehlivan Ankara\'ya gitti ve Rahşan Ecevit\'le görüştü. Bu görüşmede Rahşan Ecevit Türkiye?de yabancılara toprak satışı ile ilgili kaygılarını paylaştı. Ve hatta artık birer kaygı olmaktan öteye geçen iddalarını kameraya da söyledi...
Rahşan Ecevit aslında bu meseleyi daha önce de gündeme getirmiş ve ülkeye para gerekiyorsa, 62 yıllık nişan yüzüğünü bile vermeye hazır olduğunu söylemişti.
Barış Pehlivan, İstanbul?a döndüğünde konuyu BeşN BirK?nın Haber Koordinatörü Özgül Apaçe?yle paylaştı. Ardından BeşN BirK?da yabancılara toprak satışının araştırılmasına karar verildi. Rota belliydi. Önce geçmişe dönülecekti...
Osmanlı İmparatorluğu?nda yabancılara gayrımenkul alma hakkı ilk defa 1867 tarihli Safer Kanunu?yla tanındı. Bu kanuna göre yabancılar kutsal topraklar dışında gayrımenkul edinebiliyorlardı.
Ancak Cumhuriyet?in kurulmasının ardından belirli sınırlamalar getirildi.
Çıkarılan iki kanunla; 1924 tarihli Köy Kanunu ve 1934 tarihli Tapu Kanunu?yla yabancılara gayrimenkul satışı düzenlendi. Köy Kanunu?nuyla; yabancı gerçek ve tüzel kişilerin köylerde arazi ve emlak almaları yasaklandı.
Tapu Kanunu?yla ise; yabancıların taşınmaz mal edinebilmeleri için karşılıklılık ilkesine ve kanunlardaki sınırlayıcı kurallara uyulacaktı. Karşılıklılık ilkesi şu demek; örneğin eğer bir İngiliz vatandaşı Türkiye?den toprak almak istiyorsa öncelikle Türkler?in de İngiltere?den toprak alabilme hakkı olması gerekiyordu.

Yani ancak Türkler?e kendi ülkelerinde toprak alma hakkı tanıyan ülke vatandaşları Türkiye?den toprak alabiliyorlardı. Kanunlardaki sınırlamalara gelince örneğin askeri ve stratejik bölgelerde sit alanlarında yabancıların toprak alması imkansızdı... İşte bu iki kanun, Köy Kanunu ve Tapu Kanunu 2000?li yıllara kadar Türkiye?de yabancılara gayrımenkul satışını düzenledi. Ama 2003 yılında herşey birdenbire değişti...

Kanun ne diyor?
Peki bugün yürürlükte olan 5444 sayılı yasa öncekilere kıyasla ne tür düzenlemeler getiriyor?
Şu an yürürlükte olan kanun yabancıların sulama, enerji, tarım, maden, sit, inanç ve kültürel özellikleri nedeniyle korunması gereken alanlarda yani hassas ve stratejik bölgelerde taşınmaz alamayacağını söylüyor. Kanunun getirdiği bir diğer sınırlama da binde 5 sınırlaması... Buna göre yabancılar bir ilin yüzölçümünün binde beşinden fazlasını satın alamıyorlar...

Araştırmacılar Ne Diyor?
Buraya kadar herşey normal görünüyordu. Konu yasalarla düzenlenmiş ve sınırlanmış. Ancak Barış Pehlivan, 2003 yılında bu yasa çalışmalarının başlamasından sonra, konuyla ilgili yayımlanan pek çok yazı dizisinin ve kitabın yeni yasayı ve getirdiği değişiklikleri eleştirdiğini gördü. Konunun uzmanları bu yeni yasanın aslında bir anlamda yabancılara toprak satışının önünü açtığını, sınırlarını genişlettiğini savunuyorlardı. Kimileri ise bunun da ötesinde bu yeni yasa zaten sürekli deliniyordu. Ve tartışmalar da buradan çıkıyordu.


İddialar Ne Diyor?
Bu yüzden önce iddiaların sahibine gitti. Orhan Özkaya 1997-1999 yılları arasında Tapu ve Kadastro Genel Müdür Yardimcılığı yaptı. Arkasından istifa etti ve kitap yazmaya başladı. Yabancılara toprak satışı ile ilgili iki kitabı var. Aslında bu iki kitap da tartışmaların bir anlamda çıkış noktası oldu. Çünkü Orhan Özkaya 5444 sayılı yeni yasanın yabancılara toprak satışının tamamen önünü açtığını düşünüyor...
Örneğin karşılıklılık ilkesi... Orhan Özkaya?ya göre yeni yasanın getirdiği karşılılıklılık ilkesi hiçbir şekilde uygulanamıyor.

Karşılıklılık İlkesi:

Bu kıyaslamalar bir yana Orhan Özkaya?ya göre İngiltere ve İsrail gibi kimi ülkelerde, bu ülkelerin kendi özel durumları dolayısıyla karşılılık ilkesi zaten işlemiyor.
Ancak Tapu ve Kadostro Genel Müdürlüğü?nün kayıtlarına göre Türkiye?nin 89 ülkeyle karşılıklılık ilkesi var. Ve bu ülkeler arasinda İngiltere ve İsrail de var. Ancak Orhan Özkaya bu durumun fiili olarak işlemidiğini savunuyor...

Binde 5 Sınırı:
Yeni yasa Türkiye?de bir ilin sınırları içerisinde yabancılara o ilin yüzölçümünün en fazla binde 5?inin satılabileceğini söylüyor.
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü?nün raporlarına göre sadece Hatay?da bu sınıra gelindi. Ve orada da yabancılara satış durduruldu. Ancak bu tartışmaların ardından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer?in talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu?na 2004 yılı sonu itibariyle hazırlatılan bir rapor tersini söylüyor.

Bu rapora göre Türkiye?de binde 5 sınırının aşıldığı başka iller de var:?
Ülkemizde yabancı gerçek kişilere ait taşınmazların dağılımında ilk sırayı 117 milyon 205 bin 283 metrekare ile Hatay ili almaktadır. Hatay ilini 55 milyon 30 bin 989 metrekare ile Kilis, 50 milyon 67 bin 410 metrekare ile Mardin.? Rapor bu şekilde uzayıp gidiyor. Ve başka ilerin de adı geçiyor. Gerçekten de bu illerin yüzölçümleri ile buralarda satılan topraklar kıyaslandığında binde 5 sınırının aşıldığı görülüyor...

Tapu ve Kadostro Eski Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya da benzer bir tespit yapıyor. Barış Pehlivan şu anki Tapu ve Kadastro Genel Müdürü?ne de konuyu teyit etmek için telefon etti. Ancak Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Zeki Adlı DDK?nın raporunu da, idiaları da yalanladı.

Tüzel Kişilere Toprak Satışı
Şu ana kadar anlattıklarımız herhangi bir yabancı uyruklu insanın Türkiye?den toprak alımı ile ilgiliydi. Ancak konunun bir diğer önemli açısı da yabancı şirketlerin Türkiye?de edindiği mallar...
Çünkü yabancı şirketlerin Türkiye?de gayrimenkul alması ile ilgili bir sınırlama yasada yer almıyor. Atıf yapılan maddelere bakıldığında ise bir sınırlamalara getirilmediği görülüyor. İşte bu durumda büyük tepkilere yol açıyor. Türkiye?ye gelip şirket kuran yabancıların kurdukları şirketler birer Türk şirketi statüsünde sayılıyor.
Böyle olunca bu tür şirketler sınırsızca Türkiye?den gayrımenkul sahibi olabiliyorlar. Özellikle de Ege kıyıları gibi sınır illerinde. Çünkü bireysel olarak gelip buralarda toprak ya da ev almak isteyen bir yabancı zorluklarla karşılaşabiliyor.
Ancak eğer bir şirket kurarsa işi çok kolay oluyor. İşte bu durum kimilerine göre hiçbir sakınca doğurmazken, kimilerine göre ise büyük tehlikelere işaret ediyor.

Güneydoğu Anadolu Projesi
Yabancıların Türkiye?de gayrımenkul edinmesi konusunda en çok tartışılan konu Güneydoğu Anadolu Projesi. Çünkü iddialara göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Yahudiler?e Tevrat?ta vaadedilen toprakların içine giriyor...
Böyle olunca vaadedilmiş toprakları geri almak isteyen Yahudiler, Güneydoğu Anadolu Bölgesi?ni ele geçirmek için buralardan gizlice toprak aliyorlar deniyor...
Barış Pehlivan, bu iddialara ?İsrail?in Gap Senaryosu? adlı kitabında yer veren Gazeteci - Yazar Hasan Taşkın?la konuştu.
İddialara bakarsanız İsrail Devleti bir zamanlar nasıl kurulduysa bugün aynı yöntem Güneydoğu Anadolu Bölgesi?nde işliyor.

İsrail Devleti Nasıl Kuruldu?
Birinci Dünya Savaşı öncesinde bilindiği kutsal topraklar yani Yahudi inancina göre vaadedilmiş topraklar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeydi. Ancak Avrupa?ya dağılmış bulunan Yahudiler bir Yahudi devleti kurmak istiyorlardı. Yahudi lider Theodor Herzl önderliğinde İsviçre?de 1. Siyonist Kongresi?ni topladılar. Ve bu kongerede Ortadoğu?da bir Yahudi devletinin kurulması için bir strateji belirlendi.
Buna göre Yahudi işadamları tüm dünyada örgütlenecek ve bir fon oluşturacaktı. Ve sonra bu fonda biriken para ile Filistin toprakları satın alınacaktı... Öyle de yapılmak istendi. 20. yüzyılın başında Thedor Herlz Osmanlı İmparatorluğu?nun içinde bulunduğu zor durumdan yararlanmak istedi. Bu fonda biriken parayla, borç içinde zor günler geçiren Osmanlı İmparatorluğu?nun padişaninin kapisini çaldi.

2. Abdulhamit\'e filistin topraklarini satin almak istediğini söyledi. Ancak bu isteği 2. Abdulhamit geri çevirdi. 2. Abdulhamit\'ten istediklerini alamayan yahudi örgütleri birinci dünya savaşının başlamasini da firsat bilerek, ortadoğudaki faaliyetlerine ağirlik verdiler. Yani filistinlilerden toprak satin alma yoluna gittiler.


Ve takvimler 1914 yılını gösterdiğinde bu fonlarda biriken paralarla filistinlilerden satin alinan topraklarda 100 bine yakin kişiden oluşan bir Yahudi kolonisi kuruldu. Bu koloniyi her geçen gün satin alinan topraklarda oluşturulan yeni yahudi kolonileri izledi. Ve son nokta ise satin alinan bu topraklarda yavaş yavaş oluşturulan bir yahudi devletinin adini koymak oldu. Ve bu da 1948 yılında 2. Dünya Savaşı?nda yaşanan Yahudi soykırımının ardından ortaya çıkan Yahudi sempatisiyle çok kolay oldu.
İşte iddialara göre şimdi Türkiye?de aynı senaryo devreye kondu...
Rahşan Ecevit de benzer düşünüyor... Bu konuyla ilgili olarak Gazeteci ? Yazar Hasan Taşkın?ın kitabında bir istihbarat raporu yayınlandı. Hasan Taşkın bu raporu Güneydoğu Anadolu?da yaptığı araştırmalar sırasında askeri istihbarat yetkililerinden aldığını söylüyor.

İstihbarat Raporu Ne Diyor?
İstihbarat raporunda ?İsrailli işadamlarinin bölgede dikkat geçecek yoğunlukta faaliyetler içerisine girdiği ve her geçen gün ilişkilerini derinleştirdiği anlaşılmaktadır? deniyor...
Ve ardından İsrail?in bölgedeki faaliyetleri tek tek anlatılıyor...
Örneğin rapordaki iddialara göre büyük arazi sahipleri ya da kimi yerel siyasetçiler topraklarını Yahudi kökenli Türkiye vatandaşlarına satıyorlar. Ve ardından İsrail bu satın alınan topraklara yıllar önce İsrail Devleti kurulduktan sonra Türkiye?den buraya göç eden, Yahudi vatandaşlarını yerleştiriyor deniyor. Sonuçta istihbarat raporuna göre GAP Bölgesi?nde Yahudi kökenli olduğu iddia edilen 60 Türkiye vatandaşının arazisi olduğu söyleniyor. Bu 60 kişinin sahip olduğu arazi miktari ise 450 bin dönüm deniyor. Yani iddialara göre bugün GAP Bölgesi?nde asıl sahiplerinin bölgede çalışan İsrailli?ler olduğu söylenen 450 bin dönüm arazi var. Ayrıca aynı rapora eklenen bilgi notunda da çok önemli detaylar var...
Bu notlarda isim isim hangi köyde, hangi dükkan veya arazi sahibine hangi İsrailli şirket tarafından kaç para teklif edildiği yazılı. İstihbaratçıların araştırmaları ve bölge halkı ile yaptıkları mülakatlar sonucu elde ettikleri bilgiler sayfalar dolusu not haline getirilmiş. Tüm bu iddialar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü?ne kadar ulaşmış durumda. Onlar da konudan haberdar. Ve hatta bu konuda araştırma da yapmışlar. Ve iddiaların asılsız olduğunu söylüyorlar. Ancak tüm bunlar bir yana yabancılara toprak satışının Türkiye için faydalı olduğunu düşünenler de var. Müstakil İşadamları Derneği Eski Başkanı ve hali hazırda üyesi olan Ali Bayramoğlu yabancılara toprak satışı ile ilgili araştırmalar yaptıran ve hatta bu konuda konferanslar düzenleyen bir isim. Barış Pehlivan son olarak onun kapısını çaldı. Ve farklı bir açıdan olayı değerlendirmesini istedi. Yani sonuçta kimileri Türkiye?den toprak satın alan yabancıların gizli niyetleri olduğu, ülkeyi ele geçirmek istediklerini savunuyor. Kimileri ise tam aksine yabancılara gayrimenkul satışının hiçbir sakıncası olmadığını hatta AB sürecinde faydalı olduğuna inaniyor... Ve bu iki kutbun uzlaşması ise yakın vadade imkansız görünüyor...
Yazan:Barış Pehlivan13.03.2007

Hiç yorum yok: