18 Kasım 2008 Salı

Santur




Bugün annemle birlikte çarşıya indik benim bankada işim olduğu için ona mağzaların birinin önünde beklemesini söyledim.Ayakları fazla yürüyünce ayrıyo diye kabul etti.Bankadaki işimi bitirip geldiğimide annemin gözleri dolmuş ağladı ağlıyacak bir durumda buldum.
Sordum" Ne oldu ?"diye
"Baksana "dedi .
Gösterdiği yere doğru kafamı çevirdim.Dizlerinin üzerine eğilmiş "Santur*"çalan bir genç arkadaş.
Annem çocuğun haline üzülmüş, bu soğukta dizlerinin üzerine çökmüş santur çalmaya uğraşıyo .Sonra devam etti," Kesin üniversitelidir.Cep harçlığı için uğraşıyodur."
Çarşının o kalabalığı içinde santur sesi o kadar da iyi duyulmuyo olsada annemle ikimiz dinlemeye başladık bizim gibi birkaç kişi daha vardı.Cebimden çok olmasada biraz bozukluk vardı kutusunun içine koydum.
Daha sonra ayrıldık.
Annem eve gidene kadar "Ne olacak bu gençliği hali "diye söğlendi.Tabi bu arada gelmiş geçmiş bütün politikacılara sövdü.Anneme katılmamak zor .

Bu ülkede genç olmak,kadın olmak,çocuk olmak.. zor malesef.Bu ülkede" insan "olmak zor aslında.

*Santur en eski çalgılardan biri ve vurmalı çalgılar arasında yer alan bir enstürman. Biçim yönünden “Kanun”a benzeyen bu çalgı, Osmanlı müziğinde uzun yıllar kullanılmış. Ancak Türkiye’de, belki de müzik sistemimize uygun bulunmaması gerekçesiyle bir dönem unutulmuş. Yirminci yüzyılın başlarından sonra bu çalgıya bir ilgi olmuş ancak bu da oldukça sınırlı kalmış.
Bu çalgının her iki tarafı da tabiri caizse yamuktur. Ön taraf daha kısa, arka taraf daha geniştir. Santur ahşaptan yapılır ve gerdirilmiş üçerli ses gruplarından oluşur. Uçlarına kauçuk bağlanmış, küçük çekiçlerin tellere vurulması ile de çalınır.

Hiç yorum yok: