28 Nisan 2010 Çarşamba
Gprs bir çözüm mü?Bilmiyorum.
Son günlerde yaşanan olaylara karşı çocuğa gprs 'li bir saat takıp nerede olduğu bilmek iç rahatlatır belki ama radyosyon olayı beni sıktı.Aileler kendi karar vermeli bence.
İlgili linkte saatlerin açıklayıcı bilgiyi bulabilirsiniz.
24 Nisan 2010 Cumartesi
Papa ve Çocuk bayramı
Papa çocuk tacizleri için özür diliyormuş.Özür dileyeceğine rahiplerin adını açıkla hepsini hapse gönder.Zaten en son siirt olaylarından sonra morallim sıfır oldu.Allah'tan kormaz kuldan utanmaz 100 tane şeytan ve bunu bilipte söylemeyen bir o kadar şeytan daha inşallah cehennem de uçkurlarınızdan asılarak işkence yapılır zebaniler tarafından.Daha nasıl bir beddua edilir bilmiyorum bu soysuzlar için.Nasıl bir namus anlayışıdır bu.Ülkemizdeki namus kavramı bumu yazıklar olsun.Sıfatlarınızı.......
Ülkemde çocuk bayramlarını böle mi kutlayacaktık.Tacizler tecavüzler.Bu ülkede herşey lafta kalıyo.Görüntü başka birşey yok.
Not:Yinede şenlikler güzeldi.23 Nisan Kutlu olsun.
18 Nisan 2010 Pazar
16 Nisan 2010 Cuma
Uyma İmama
MANİSA'DA TECAVÜZCÜ İMAM!
Manisa merkezde bulunan İstasyon Camii'nde çalışan 41 yaşındaki iki çocuk babası imam A.I. Manisa İmam Hatip Lisesi'nde eğitim gören 4 erkek öğrenci ile bir yıldan bu yana cinsel ilişkide bulunduğu, bazı öğrencilere de cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı.
Manisa'da şok etkisi yaratan olay, yaşları 15 ile 17 arasında değişen mağdur çocukların yakınları tarafından polise yapılan ihbar sonucu ortaya çıktı. Çocuklarının garip davranışlarından şüphelenen ailelerin başvurusu üzerine Asayiş Şubesi ve Çocuk Şubesi birimleri, soruşturmayı derinleştirerek önce imam tarafından cinsel ilişkiye zorlanan öğrencilerin ifadelerine başvurdu. Öğrencilerin ifadeleri doğrultusunda Manisa Merkez İstasyon Camii İmamı A.I gözaltına alındı. "Küçük yaştaki çocuklarla cinsel ilişkiye girmek" suçundan Manisa adliyesine sevkedilen A.I. tutuklanarak Manisa Cezaevi'ne gönderildi.
Asayiş Şubesi ve Çocuk Şubesi birimleri olayın soruşturması derinleştirerek önce imam tarafından cinsel ilişkiye zorlanan imam hatip lisesi öğrencilerinin ifadelerine başvurdu. İmam hatip lisesi öğrencileri E.O., A.T., E.T., ve H.B.'nin ifadelerinde olayı anlatmamaları için imamın kendilerine cep telefonu hediye ettiğini ve kendileriyle namaz kıldırdığı camide ilişkiye girdiğini söyledikleri öğrenildi.
Haber linki
15 Nisan 2010 Perşembe
İslamı öğreneyim derken sübyancının eline düşmek
Vakit yazarkarında baya sübyancılık yaygın herhalde biri bitmeden yenisi çıkıyor.
Dinci kesim içerisinde önemli yer tutan bir isim var.
Onun adı: Mustafa İslamoğlu.
İslamoğlu’nun başını çektiği “Akabe Grubu” olarak bilinen büyük bir cemaati var.
Hilal TV’nin sahibi olan Mustafa İslamoğlu Vakit ve Yeni Şafak Gazeteleri’nde köşe yazarlığı yapmasıyla bilindi, tanındı. İslamoğlu; Vakit’te Arif Çevikel, Yeni Şafak’ta Sami Hocaoğlu müstear isimlerini kullandı.
Son dönemde Gülen Cemaati ile de yakınlaşan İslamoğlu, geçtiğimiz Haziran ayında ABD’ye yaptığı seyahatte Fethullah Gülen’i ziyaret etti.
İslamoğlu, son dönemde orduya karşı atılan adımlara verdiği destekle de biliniyor. İslamoğlu’nun Akabe Vakfı ve Hilal TV’si sık sık Taraf’a reklam veriyor.
İslamoğlu’nun sırrı
Mustafa İslamoğlu’nun İslamcı kesim içinde herkesin bildiği ama “kol kırılır yen içinde kalır” diyerek saklanan bir sırrı var.
O sırrı bir Müslüman dergi açıkladı.
O dergi İBDA düşüncesine yakınlığıyla bilinen Baran dergisi.
Baran dergisi ilk olarak 28. sayısında olayı gündeme getirdi.
Habere göre Mustafa İslamoğlu’nun 1981 yılında hakkında kesinleşmiş bir hapis cezası vardı. Bu cezanın nedeni İslamoğlu’nun küçük bir erkek çocuğuna tecavüz etmesiydi.
Çocuk emanet ediliyor
Yıl 1980…
İslamoğlu’nun Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’nde öğrenci olduğu günler...
Aslen Kayserili ancak Ankara’da yaşayan ve Mustafa İslamoğlu ile tanışan M.D. isimli şahıs, İslamoğlu’ndan oğlu T.D’ye dini konularda ders vermesini istedi.
İslamoğlu’nunteklifi kabul etmesi üzerine M.D. oğlu T.D.’yi Kayseri’de yaşayan babaannesine bıraktı T.D. geceleri babaannesinde kalırken, gündüzleri İslamoğlu’ndan dini konularda dersler aldı.
Tecavüze uğruyor
Ve bir gün...
T.D’nin babası M.D. Ramazan Bayramı nedeniyle Kayseri’nin Develi ilçesine geldiğinde oğlunu rengi sararmış ve dudakları morarmış gördü. Oğluna ne olduğunu sordu. Oğlu “rahatsızım” cevabını verdi. Ancak çocuğun amcaları T.D’yi sıkıştırdığında acı gerçek ortaya çıktı.
Devamını Baran dergisinin 28. sayısında yayınladığı dava dosyasından okuyalım: “Kendisinden daha samimi davranan amcaları Sami ile Mevlüt’ün mağduru sonradan konuşturmaları üzerine olayı onlardan işittiğini, bunların aktarmasına göre sanığın mağduru dudaklarından öptüğünü, penisini kıçını oynayıp karıştırdığını, banyoda yıkadığını hatta arkadan ırzına geçtiğini duyduğunu olayın ortaya çıkmasından sonra aslen Develili olan ancak Ankara’da avukatlık yapan her iki tarafın yakın aile dostu Mehmet Boyvada Develioğlu isimli bir şahsın olayın gerçek içyüzü hakkında bilgi toplamak ve değerlendirme yapmak için tarafların yakınlarından oluşan bir aile meclisinde olay ile konunun tartışıldığını, sanığın yakınlarının onun bu suçu işlemiş olabileceği kanısına vardıklarını bildirerek sanıktan şikayetçi olduğunu söylemiştir.”
Polis ifadesi
Tecavüze uğrayan T.D. ise polise verdiği 13 Ağustos 1980 tarihli ifadesinde şunları anlatıyordu: “Yanında Kuran kursu eğitimi gördüğü sanığın (Mustafa İslamoğlu) kendisini zaman zaman sıkıştırıp dudaklarından öptüğünü, önüne tutup ayıp hareketler yaptığını, hatta bir gün ablasının evinde banyoya sokarak kendisini yıkadığını, ordan dışarı çıkıp somyanın üzerine yatırınca da pantolonunu ve külotunu çıkartdığını, yüzü koyun yatırarak anüsüne bir şeyler sürttüğünü sonra bir ara kan gördüğünü…”
Şikayet daha sonra Adli Tıp Kurumu’na yansıdı. Adli tıp uzmanı Dr. Şahin Türkboyları tarafından düzenlenen ilk raporda: mağdurun anüs mukazasında eritem eve ekimoz tesbit edildiği, anüse küt cisimle bir darbe yapıldığı tespit edildi ve İslamoğlu’nun T.D.’ye tecavüzü kanıtlandı.
Ülkücülerin iftirası
İslamoğlu ise verdiği ifadede ailenin “ülkücü” görüşe sahip olduğunu, kendisinin “Akıncı” görüşe sahip olması sebebiyle iftiraya maruz kaldığını söyledi.
Mahkeme şahitlerin beyanları, Adli Tıp raporu ve mağdurun ifadesi doğrultusunda İslamoğlu’nu TCK’nın 414/1 maddesin göre cezalandırdı. Adli Tıp raporuna göre İslamoğlu çocuğa tam olarak tecavüz edememişti. Cinsel birleşme tam olarak gerçekleşmemişti. Mahkeme ırza geçmeye teşebbüs suçundan 2 buçuk sene ceza verdi.
TC Develi Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1980 / 77 esas nolu, 1981 / 63 karar nolu davasına Mahkeme Başkanı 19030 sicil nolu Metin Yüksel’in kararına göre İslamoğlu’nun cezası kesinleşti.
Babası "sapık" dedi
Baran dergisi olayın peşini hiç bırakmadı. 35. sayısında Mustafa İslamoğlu’nun babası Ahmet İslamoğlu’nun oğlu hakkında Ali Eren Hoca’ya yazdığı mektubu yayınladı.
Mektupta İslamoğlu’nun babası "Muhterem Hocam Mustafa'nın dâl (sapık) ve mudilliği (saptırıcılık), baba olarak bizi çok huzursuz etmektedir. Salahına dua etmekteyiz. Sizlerden de ıslahına dua istirham etmekteyiz” diyordu. Babası Mustafa İslamoğlu ile ilişkisini kesmişti.
Baran dergisi 98. sayısında ise mahkemenin verdiği kararın resmi evraklarını yayınladı.
Konu üzerine konuştuğumuz haberi yapan muhabir Aydın Alkan ise Odatv’ye bu konuyu neden haberleştirdiklerini anlattı. Alkan açıklamasında İslamoğlu’nun çalışmalarının İslami kesime zarar verdiğini, bu tür insanların sapkınlıklarını bu nedenle deşifre ettiklerini anlattı. Alkan, son dönemde rantçı, sapkın eğilimlerin İslamcı kesimde artmasından rahatsızlığını dile getirdi. Alkan, kendilerinin bu kesimlerden ayrışmaya çalıştıklarını, bu nedenle “bizdendir” diyerek kimseyi kollamadıklarını anlattı.
Odatv’yi de eleştiren Alkan, “dinci, İslamcı, Müslüman” diyerek anılan kesimin bir bütünlük oluşturmadığını, içinde her akımda olduğu gibi çürük elmaların bulunduğunu, samimi Müslümanlar’ın İslamoğlu ile bir tutulmamasını rica etti. Alkan, her fikir akımının kendi içinde bu tür eğilimlerle mücadele etmesini önerdi.
Barış Terkoğlu
Odatv.com
İşte Baran’ın “kol kırılır yeni içinde kalır” düşüncesini gütmeyerek, 98. sayısında yayınladığı o belge...
Haber Linki
12 Nisan 2010 Pazartesi
Demokrasi getirdiler
ABD'li askerlerden insanın kanını donduran itiraflar...
Irak’ta 2003’te başlayan ABD işgalinin karanlık yüzünü ortaya çıkarmak için Amerikalı gaziler tarafından kurulan Truthout (Gerçekler Ortaya Çıksın) Derneği, Bağdat ve çevresinde görev yapan askerlerin akıl almaz itiraflarını yayınladı. Irak’ı yedi yıl önce işgal eden ABD güçleri 2011’de bu ülkeden tamamen çekilmenin hesaplarını yapsa da Iraklılar bölgede yaşanan insanlık dramının yaralarını sarabilmiş değil. İşgal boyunca ölen Iraklı sivillerin sayısı bile kesin olarak bilinmiyor. Iraqi Body Count 103 bin Iraklının öldüğünü savunurken, Lancet 600 bin, Opinion Research Business araştırması ise 1 milyon Iraklının işgal nedeniyle öldüğünü öne sürüyor. Bu kayıplar işgali daha da tartışmalı hale getiriyor. Truthout Derneği’nin yayınladığı itiraflar ise bu tartışmayı daha da alevlendirecek gibi görünüyor: Yasağa uymayanı öldürüyorduk.
Garret Reppehnagen (Er): Bağdat’ta sokağa çıkma yasağı ilan edilen bir gece, akşam devriyesi sırasına tarlasında toprağıyla uğraşan iki çiftçi gördük. Yanımdaki asker hemen üzerlerine ateş açtı ve emirlerin sokağa çıkma yasağını delen herkese ateş edilmesi şeklinde olduğunu söyledi. Ölen iki çiftçinin hikayesini sonradan öğrendik. Tarlayı sulamak için kullandıkları pompa elektrikle çalışıyormuş. Gündüzleri elektrik olmadığı için gece tarlada iş yapmak zorunda kalmışlar. Onları öldüren askere, “Bunu bilsen yine de ateş eder miydin” diye sordum. Bana, “Emirler böyle” diye yanıt verdi.
Kadını parampaça ettik
Jason Washburn (Onbaşı): Devriyedeyken bir Iraklı kadın karşıdan geliyordu. Elinde büyük bir çanta vardı. Bize doğru ilerlediğini ve bomba taşıdığını varsayarak hemen bomba atar diye “önleyici saldırı” yaptık. Havayı kaplayan toz bulutu kalktığında çantanın içinde bizim için hazırladığı meyveler olduğunu gördük. O bize yemek getirmişti, biz onu parçalara ayırdık. Yanımızda ekstra silahlar taşıyorduk.
Ne zaman masum bir sivili öldürsek hemen cesedinin üzerine bu silahı yerleştirip öldürdüğümüz kişiye direnişçi süsü veriyorduk. Bunu komutanlardan aldığımız talimatla yapıyorduk. Ölenlerin sayısı hesaplanmıyordu. Bu şekilde kaç Iraklı hayatını kaybetti bilmiyorum. Ama inanın sayısı çok fazladır.
Tüm taksileri taradık
Hart Viges (Er): Bir keresinde direnişçilerden birinin bir takside olduğunu söyleyen komutan telsizden gördüğümüz tüm taksilere ateş açmamız emrini verdi. Hazır bekleyen keskin nişancılar şaşırmıştı, “Tüm taksilere mi ateş açacağız? Yanlış duyuyorum heralde” dediler.
Telsizden yarbayın cevabı duyuldu: Beni doğru duydun asker! Sana bütün taksilere ateş etmeni emrediyorum! Bu emir sonrası taksilere mermi yağdırmaya başladık.
Brian Casler (Onbaşı): Bazen Iraklı çocuklara ABD ordusunun bize verdiği hazır yiyeceklerden dağıtırdık. Ama bazı askerlerin bu yemeklerin içine işediğini gördüm. Bazıları da içecek şişelerinin içine işedikten sonra o şişeleri çocuklara fırlatırdı.
Cesetlerle hatıra fotoğrafı
Jason Moon (Er): Kadınlar ve çocuklar konvoyumuzun önüne çıktığında kesinlikle yavaşlamamamız ve durmamamız konusunda kesin emir almıştık. Eğer bir direnişçinin sivillerin arasından konvoya saldırdığına emin olursak saymamız emredilmişti. Sivillerin sayısı 30’un altındaysa ateş açabiliyorduk. Peki ateş altındayken hangimiz “Burada 30 kişiden fazlası var ateş edemem” diye düşünür ki?
Vincent Emanuele (Er): Devriye çevreye gezerken rastgele ateş açar, bir şarjörü boşaltırdık. Yoldan geçen araçlara rastgele ateş ederdik. 8 ay boyunca bu şekilde davrandık. Yoldaki cesetlerin üzerinden Humvee ciplerimizle geçer sonra durup cesetlerle hatıra fotoğrafı çektirirdik.
Beyaz bayraklıları vurduk
Jason Wayne Lamue (Er): Kürek taşıyan (yol kenarı bombası için çukur kazdıkları gerekçesiyle), çatıda cep telefonuyla konuşan ya da sokağa çıkma yasağını ihlal eden herkes, öldürülmesi emredilen kişilerdi. Emin olun bu şekilde hayatını kaybeden çok insan oldu. Subaylar, “Siz insanlara çekinmeden ateş edin biz sizi kurtarmak için gereğini yaparız” diyordu.
Michael Leduc (Onbaşı): 2004’teki yapılan Felluce baskınına katıldım. Bize verilen emir şuydu: Size doğru beyaz bayrak sallayarak yaklaşan birini görürseniz bunun numara olduğundan emin olun ve onu öldürün. Komutanlar sivil kayıpları önemsemiyordu ve kurallara uymadan sivil kayıplara neden olanlara göz yumuyordu. Hatta rastgele ateş açmayı teşvik ediyordu.
Çocuklu binaya bomba
Scott Ewing (Er): Çocuklara şeker vermemizin onları çok sevmemizden kaynaklandığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çocuklar araçlarımızın yanında olduğu zaman direnişçiler bize ateş açamıyordu. Bu nedenle sürekli şeker dağıtarak çocukları “canlı kalkan” olarak kullanıyorduk. Bize dağıtılan uyarı metinlerinde insanlara silahlı olduklarından emin olmadıkça ateş açmamamız öğütleniyordu. Ancak kağıtların son bölümünde “Bu kurallar hayatınızı tehlikeye atmanızı gerektirmiyor” notu vardı.
Cliff Hicks (Er): Amerikalı yarbayın aracına bir apartmandan ateş açıldı. Bir şey olmamıştı ama yarbay çok sinirlendi. Ertesi gece bir C-130 o apartmanı yerle bir etti. Oysa ki daha sabah içinde onlarca ailenin olduğunu görmüştük.
Haber Linki
3 Nisan 2010 Cumartesi
2 Nisan 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)